Gezelim Bilelim

Saint Paul de Vence – Gezilecek Yerler Rehberi

Cote d’Azur’a gidilir de Saint Paul de Vence görülmeden dönülür mü? Cote d’Azur’un bir diğer Ortaçağ kasabası Saint Paul’de yarım günümüzü geçirdik. Gerçekten zamanda yolculuk gibiydi bu yarım gün.

Özellikle şunu söylemeliyim ki Saint Paul de Vence tam bir açıkhava müzesi, aynı zamanda modern sanatların en güzel örneklerine yer veren dükkanları, sanki bir güzel sanatlar cennetinde olduğumuz hissini veriyor.





Saint Paul de Vence’e Nasıl Gidilir? 

Saint Paul’e tren bulunmuyor, eğer illa tren ile gitmek istiyorum derseniz Nice Ville Tren Garı’ndan Cagnes Sur Mer istasyonuna gidebilir ve buradan 400 numaralı otobüse binip Saint Paul’e geçebilirsiniz.

Fakat size tavsiyem direkt olarak Nice Şehir Merkezi’nden 400 numaralı otobüse binip hiç aktarmaya gerek kalmadan Saint Paul de Vence’ye ulaşmanız. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor fakat indi bindi ile uğraşmıyorsunuz ve Nice’in banliyo bölgelerini de görme fırsatını elde ediyorsunuz.

**Burada dikkat etmeniz gereken önemli nokta, tramvay ya da otobüs duraklarındaki kiosklardan satın aldığınız biletler bu otobüslerde geçmiyor. 400 numaralı hattın biletlerini otobüs şöföründen 1.5€ karşılığında satın alabilirsiniz.

Saint Paul de Vence otobüslerinin kalkış ve varış saatlerine buradan ulaşabilirsiniz.

Nice Şehir Merkezi’ndeki 400 numaralı hattın geçtiği otobüs durağı da aşağıdaki gibi;

Otobüs saatinden 10 dakika önce durakta olmanız yeterli. Zaten şehrin merkezindeki ünlü parkta yer alıyor, çok rahatlıkla bulabilirsiniz durağı. Siz gittiğinizde otobüs orada bekliyor olacak.

Saint Paul de Vence Gezilecek Yerler

Saint Paul’e otobüsle gittiğinizde tam olarak aşağıdaki resimdeki noktada ineceksiniz.

Nice’e geri dönmek için yine aynı noktadan otobüs saatlerine uygun olarak otobüse binebilirsiniz.

Kasabaya girmek için, yukarıda resimde gördüğünüz Vence yazısını arkanıza alıp resimin çekildiği yöne yani sağa doğru ilerlerseniz, önce güzel geniş bir otopark alanı görecek ve soluklanmak için bir çay bahçesi göreceksiniz. Çay bahçesi dediğimize bakmayın, ağız alışkanlığı, çay kültürü malesef Fransa’da da çok gelişmiş değil…

Kasaba girişini bulmak için kalabalığı takip edebilirsiniz. Ama bizim gibi kalabalık bir mevsimde gitmezseniz, insanları deli mayın gibi girişi ararken bulabilirsiniz zira kasabanın girişi oldukça küçük. Bu sebeple, Çay bahçesini geçtikten hemen sonra sola doğru ilerleyip aşağıdaki ufak girişten kasabaya giriş sağlayabilirsiniz.

Hemen bu koridordan geçtikten sonra kasabanın güzellikleri birden yüzünüze çarpacak ve sizi etkisi altına alacak. Hemen koridoru geçtikten sonra, tekrar girişin fotoğrafını çektim sizlere yol gösterebilmesi açısından;

Bu noktadan sonra bizlere kasabanın sokaklarında sanatsal vitrinlere bakarak ilerlemek kalıyor.

Özellikle şunu belirtmeliyim ki, Fransa’da sanat düşkünü olan elit kitle, sanatsal faaliyetlerde bulunmak ve alışveriş yapmak için Saint Paul de Vence’ye uğruyor. Ağırlıklı olarak nüfus sanatçılardan oluşuyor. Diğer şehirlerdeki Çin malı hediyeliklerden Saint Paul’de karşınıza ne mutlu ki çıkmıyor. Tüm mağazalar Fransız sanatçılara özgü eserler ile dolu. Ancak tek tük hediyelik eşya mağazalarında çin malı ürünlere rastlayabiliyorsunuz, onlar da magnet veya anahtarlıktan öteye gitmiyor zaten…

Dilerseniz bu kadar övdüğümüz mağazaların vitrinlerinden bir kuple paylaşalım;

Malesef bu kadar övdüğümüz dükkanlar haliyle oldukça pahalı. Bu sebeple gerek hediye gerek kendimiz için birşeylere alabilmek adına uygun fiyatlı tasarımcılar aramak için yola koyulduk. Bu doğrultuda Saint Paul sokaklarında ilerlerken bir sanat galerisi özellikle dikkatimizi çekiyor.

Yukarıda girişini gördüğünüz Atelier Danielle Alarcon Dalvin‘de her keseye hitap eden tablolar mevcut, malesef içeride resim çekmek yasak olduğu için dışarıdan çekmekle yetinmek durumunda kaldık fakat 10€’dan binlerce €’ya kadar çokca seçenek mevcut ve içerisi oldukça renkli. Mutlaka bu adrese uğramanızı tavsiye ediyorum.

Saint Paul’de bir diğer mutlaka uğramanızı gerektiren durakların başında “La Petite Cave de Saint Paul” geliyor. Burası adından da anlaşılacağı gibi ufak şirin bir ortaçağ mağarası. Fakat mağara özelliğinden çok ünlü Fransız şaraplarının tadımının yapıldığı bir şarap mahseni olarak kullanılıyor.

Bu mahseni bulmanız oldukça kolay çünkü hemen hemen az rastlanan umumi tuvaletlerden birinin hemen yanında bulunuyor. Hatta tuvaletin yanında da yine güzel ve şirin bir pinokyo mağazası bulunuyor.





Fransa’daki tuvaletler gerçekten oldukça ilginç. Ücretinizi atıyorsunuz, mıknatıslı kapı açılıyor ve tam otomatik bir tuvalet karşınıza çıkıyor. Klozet kapağı kendiliğinden kalkıyor, tuvalet temizleniyor ve kullanıma hazır hale geliyor. Herşey dokunmatik ve otomatik. Tuvalette es kaza kapalı kalırsanız, kırmızı bir düğme var, onu bulun bastığınızda kapı otomatik açılıyor…

Bu mağarada gerçekten güzel şaraplar var, ama fiyatlar tabiki market şaraplarına göre biraz daha pahalı ama çok daha elit şaraplar var, eğer damak tadınız iyiyse mutlaka burada tadım yapmalısınız.

Şarabımızı da tattığımıza göre tekrar yola koyulma zamanı geldi. Ağzımız açık bir vaziyette Saint Paul de Vence sokaklarında yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Şimdi biraz da sokaklardan görüntüler göstermek istiyorum sizlere;

Karış karış Saint Paul’ün tüm sokaklarını gezdikten sonra çıkışa yöneliyoruz. Çıkışta Saint Paul’ün en ilginç ve en güzel manzaralarından birini sunacak olan Saint Paul Mezarlığı‘na varıyoruz.

Oldukça ufak ama tarihi bir mezarlık, fazlasıyla Saint Paul yaşayanlarına yetiyor. Mezarlığın tepeden görüntüsünü çekebileceğiniz noktada, güzel bir arka fonda kendi fotoğraflarınızı da çekebilirsiniz.

Şimdi mezarlığın içine doğru ilerliyoruz… Cote d’Azur’da fazlaca dikkatimizi çeken detaylardan biri,ülkemizde de son zamanda çokca yaygın olan “Sedum” bitkilerinin olması. Özellikle mezarlıkta envai çeşit sedumlar, papatyaların, güllerin yerini almış ve mezarların üstünde duruyorlardı.

Bu güzel mezarlığın sonunda bir de ufak kilise bulunuyor. Kilisenin kapısı kitliydi, ama hırsıza kilit olmaz diyerek elimizi kolumuzu aralardan sokup fotoğraflarımızı yine çekmeye başardık.

Kilisenin içine gelecek olursak;

Oldukça şirin ve yeterli bir kilise, nüfus göz önüne alındığında Saint Paul halkına fazlasıyla yetecektir.

Evet mezarlığımızı gezdikten sonra, son olarak Saint Paul’ün dar sokaklarını ve meşhur sarmaşıklı evini de huzurlarınıza getiriyoruz.

Evet kesin bukadar gezdikten sonra karnınız acıkmıştır. Saint Paul de Vence’de gerçekten güzel birkaç tane restoran var. Bu restoranlardan bazıları otellerin bünyesinde yer alıyor.

Restoran tavsiyelerine gelince;

La Colombe d’Or Hotel and Restaurant: Bahsettiğim otelin bünyesinde olan güzel restoran. Fiyatlar ortalamanın bir tık üstünde fakat genellikle yerel halk tarafından da tercih edildiği için rezervasyon yapılmazsa yer bulmak güç olabilir.

Restaurant Le Tilleul: Yukarıda bahsettiğimiz restorana göre daha uygun fiyatlı bir restoran. Ihlamur ağaçlarının altında oldukça güzel bir restoran, yine çoğu Fransız şehrinde olduğu gibi fiks menülere dahil olabilir ya da keyfinizce tek parça yemek isteyebilirsiniz.

Eeee ne restoranı ben buraya yarım gün ayırmışım, okadar para veremem, atıştırmalık birşeyler yiyip yoluma devam ederim diyorsanız, ona da tamam diyor ve önerimizi yapıyoruz.

Dolce Italia: Ayaküstü atıştırmalıklar, pizza, kekler, sandviçler ve dondurma alabileceğiniz hemen Saint Paul’ün girişinde yer alan bu noktadaki tüm yiyecekler oldukça lezzetli. Özellikle tavuklu sandviç oldukça güzel ve doyurucu.

Evet restorant tavsiyelerimizden sonra yavaş yavaş yazımızın sonuna doğru gelirken, aslında bizim çok ilgimizi çekmeyen ama özellikle sanat severlerin çokca görmek istediği Fondation Maeght adındaki, merkeze birkaç km uzaklıktaki, ünlü sanatçıların sokak çeşmelerine verdikleri ilginç figürlerle dolu bir açıkhava müzesi mevcut. Şahsen gitmedim, ama çok pişman olduğumu da söyleyemem. Eğer güzel sanatlara aşırı bir ilginiz varsa gidilebilir.

Eğer herhangi bir sorunuz varsa çekinmeden bize yazabilirsiniz. Şimdiden size muhteşem bir tatil diliyorum!!!

 

Bu Yazıyı Paylaş: Share on Facebook
Facebook
Tweet about this on Twitter
Twitter
Share on LinkedIn
Linkedin