İngiltere’nin kuzeyinde Yorkshire bölgesinde yer alan şirin mi şirin bir şehir York. İngiltere’ye gittiyseniz York’a uğramadan dönmemelisiniz. Zaten büyüklük olarak günü birlik bir gezi için ideal. Bir sabah atlayınız trene ve gidiniz.
Trenden iner inmez şehrin dokusu sizi etkileyecektir, hele ki tarihten, nostaljiden hoşlanıyorsanız. Şehir yapılarıyla, sokaklarıyla hatta insanlarıyla bile dokusunu koruyor. Yeşilliklerin içinde bir tarih, masalsı bir şehir… Özellikle evlerini gördüğümde “Burada yaşayan insanlar çok mutlu olmalı…” diye düşünmüştüm.
Şehir hakkında genel bir bilgi isterseniz , 1996’da şehir ünvanını almıştır. York’un tarihi Romalılarla başlar. 71 yılında Romalıların buraya yerleştikleri ve şehre “Eboracum”dedikleri bilinir. 400-600 yılları arası ise Anglo Saxonların yaşadığı söylenir ancak bu dönem York tarihinin “en bilinmez” dönemi olarak nitelendirilir. 866 yılında Vikingler şehri kuşatmışlar ve ismi bu kez de “Jorvik” olarak değiştirilmiştir. J York tarihinin daha sonraki dönemleri ; Norman, Tudor, Georgian ve Victorian olarak ayrılır ve hepsinin izlerine bu şehirde rastlamanız mümkündür.
Şehirle ilgili bir enteresan bilgi daha; New Amsterdam diye anılmakta olan New York, ismini 1664 yılında şehrin İngilizlerin eline geçmesiyle , dönemin York Dükü onuruna almıştır.
Gelelim şehir turumuza Şehre gitmeden önce bir küçük harita ve gezilecek yerler listesi çıkarmıştım kendime, sizlerle de paylaşayım. Zaten daha fazlasına ihtiyacınız olacağını sanmıyorum
Haritada en solda görülen Tren istasyonuna en yakın noktadan gezinize başlayabilirsiniz yani National Railway Museum’dan… Müze Leeman Road’da bulunuyor ve saat 10:00-18:00 arası ziyarete açık. Trenden iniş saatinizi buna göre ayarlamanız ve benim gibi kapıda bir saat beklememeniz iyi olacaktırJ Bir güzel haber daha, müze girişi ücretsiz!
Müze 1975te kurulmuştur ve kendi alanında İngiltere’nin en büyük müzesidir. Demiryolu taşımacılığının tarihini anlatan 100 lokomotif ve 200 demiryolu taşıtı yer alır. Harry Potter’ın meşhur Hogwarts express’ini de burada görebilirsiniz.
National Railway Müzesinina ardından şehir merkezine giderek diğer önemli noktaları ziyaret etmeye geldi sıra…Şehri gezmek içinPullman Bus Tour’lara katılabilirsiniz. Ama bir şehrin en güzel yürüyerek gezilebileceğini hatırlatır ve bu minik şehrin yürüyerek gezilmesini tavsiye ederim. Tabiki İngiltere Dil Okulu açısından da oldukça zengin ve York sizi eğlence hayatına kanalize etmeden en verimli şekilde ingilizce eğitiminizi tamamlamanıza faydalı olacaktır.
Şehrin girişi duvarlarla çevrili ve bu duvarlardan açılan 4 kapıyla şehre giriliyor: Bootham Bar, Monk Bar, Walmgate Bar and Micklegate Bar. Siz de kale surları üzerinde yürüyüş yapabilirsiniz. Ayrıca kalenin kuleleri mevcut. Görmenizi önereceğim bir kule de Clifford’s tower. Kuleye gitmek için Ouse nehrinin üstünden geçmeniz gerekiyor. Ouse Nehri üzerinde 3 adet köprü var; Lendal, Ouse ve Skeldergate köprüleri… Skeldergate köprüsü kulenin yakınına çıkıyor. Vaktiniz varsa Ouse Nehri kenarında zaman harcayabilir; boat turlara katılabilirsiniz.
Kuleye tırmanarak şehir manzarası izleyebilirsiniz.
Kuleden bir sonraki durağınız hemen karşısındaki York Castle Museum olmalı. Müze de şehir gibi ortaçağ ambiyansına sahip. Geniş bir alana sahip olan müzenin içerisinde ortaçağ yaşamının içinde buluyorsunuz kendinizi, sokaklarında geziyor eczanesinden mücevhercisine tüm dükkanların vitrinlerini inceleyebiliyorsunuz
Müzede ev hayatından da örnekler mevcut, Georgian ve Victorian tarzında döşenmiş odalar, ve dönem kıyafetleri sergileniyor.
(Victorian)
(Georgian)
Hatta ürün tarihine meraklıysanız günümüzde kullanılan bazı ev eşyalarının ilkel hallerini de orada görme şansınız var.
Müze gezisinin ardından şehrin sokaklarından geçerek York Minster’a doğru yola çıkabilirsiniz. Sokaklar oldukça hareketli ve eğlenceli. Her köşede bir sokak gösterisiyle karşılaşabilirsiniz. Mağazaların vitrinleri de oldukça dikkat çekici. Coppergate, Castlegate, Stonegate, St. Duncombe caddelerini gezmenizi önerebilirim.
Şehrin merkezinde York Dungeons ismindeki tematik korku müzesini de ziyaret edebilirsiniz. Bu müze İngiltere’de yalnızca birkaç şehirde bulunuyor.İçeride teatral bir hava var, girdiğiniz her ayrı odada farklı oyuncular , farklı bir oyun ve içinde sizJ Yalnız grup halinde gezildiği için o kadar da korkutucu olmuyor , bunu belirtmeliyim J
Sokak turunuzu bitirdiğinizde York Katedralinin kenarındaki kafelerde katedral manzaralı bir mola verebilirsiniz. Gelelim York Minster, yani York Katedraline…
York katedrali kuzey avrupanın en büyük katedralidir ve aynı zamanda ortaçağın da en büyük katedrali olarak anılır. York Minster sayesinde ortaçağda York, altın zamanlarını yaşamış ve ingilterenin en önemli noktalarından biri haline gelmiştir. İhtişamlı yapının içerisi de bir o kadar göz doldurucu. Taş heykeller ve pencereleri özellikle dikkat çekiyor. Yapının 627 ve1472 yılları arasında inşa edildiği söyleniyor.
Dilerseniz kulelerine tırmanıp manzara da izleyebiliyorsunuz ama tabi ki ekstra ücrete tabi…
Ve bir sonraki durağımız Museum Gardens.Nehrin kıyısında,içerisinde bir çok yapı kalıntısının ve Yorkshire Müzesi’nin de bulunduğu büyük ve oldukça hareketli bir botanik bahçesi.
(The Hospitium önünde Viking canlandırmaları)
Bahçeyi ziyaret ettiğimde Yorkshire Müzesi kapalıydı ancak bahçedeki Viking etkinlikleri son derece keyifliydi.
(St Mary’s Abbey kilisesi kalıntıları)
(Yorkshire müzesi)
Ve son durağımız yine merkeze yakın olan Homestead Park. Yalnız size önerim son durağınız olmaması, zira park 18:00 civarında kapanıyor ve benim gibi girişinden geri dönmek zorunda kalabilirsiniz. Fakat girişinden gördüğüm kadarıyla renkli güzel bir botanik bahçesi. Tavsiye olunur
Tüm bu mekanları bir gün içerisinde biraz hızlı bir şekilde gezebilirsiniz, daha fazlası ve özellikle merkez dışı bölgeleri ziyaret etmeniz için en az bir güne daha ihtiyacınız var demektir. Şimdiden İyi eğlenceler dilerim